Thursday, July 24, 2008

Ölüm nedir?



İnsanlar öteden beri sonsuza kadar yaşamayı düşlemiştir. Ama bütün bilimsel ve teknik ilerlemelere rağmen, bu düşün, bir gün gerçekleşebileceğini belirten bir işarete rastlanmamaktadır. Gerçekten, her canlı organizma mutlaka ölecektir: bu ayrıcalık tanımayan bir doğa yasasıdır.
Ölüm kalp atışlarının ve solunumun durmasıyla, vücudun ağır ağır soğuması ve katılaşmasıyla ve dümdüz bir elektroansefalogram ile kendini gösterir. Yaşlılığın doğal sonucu olan ölüm bir hastalık veya kaza sonucu da olabilir. Her ölüm resmi makamlara bildirilmelidir, onlar bunun doğal bir ölüm mü yoksa zorlamalı bir ölüm mü (intihar, cinayet) olduğunu saptamak için kısa bir soruşturma açarlar. Ölenin ailesi ancak bundan sonra cesedi alıp cenaze işlerine girişebilir.

Cenaze törenleri

Her ülkede ölüm, dinsel inançlara ve törelere göre değişen, az veya çok uzun ve karmaşık törenlere yol açar. Sözgelimi, Eski Mısırlılar ölülerini mumyalayarak muhafaza ederlerdi. Çünkü onlar ruhun birgün cesedine dönüp onu dirilteceğine inanıyorlardı. Buna karşılık Afrika ve Avustralya’nın bazı bölgelerinde, cesetler yırtıcı kuşlar veya etçil hayvanlar gelip kemirsin diye ağaçlara ve toprağa bırakılır. Bazı yerlerde ise cesetler yakılır veya gömülür.
Evrensel bir töre, ölenin yakınlarını “yas tutarak” ve “matem elbiseleri” giyerek, duydukları acıyı belirtmelerini öngörür: yas kılığı, batı ülkelerinde siyah, Uzakdoğuda beyazdır, Arabistan’da yas tutanlar küllere bulanır vb. Bazı ülkelerde ise bugün bile, İlkçağ’da olduğu gibi, cenaze törenleri için parayla ağlayıcı kadınalr tutulur. İslam töresinde ölünün ardından yas tutulmaz. Ancak bayram ve kandilelrde onun için Kuran okunur, kabir ziyareti yapılır ve ölenler her zaman en iyi yöntemlerle anılır yani “hayırla yadedilir”.

No comments: